My biSgen

ParçaLanmış, böLünmüş dünyama-kimLiğime müzik gezegeninden düşen ışığın göLgesi vursa yeter!….

Archive for the ‘FaydaLi siTeLer’ Category

Jennifer Cluff – Canadian flutist and teacher

leave a comment »

Out of the clear air
The most beautiful flute music you’ve ever heard

Jennifer Cluff, Principal Flute of The Vancouver Island Symphony 1995-2006

http://www.jennifercluff.com/

Index of blog posts

Index to Jen’s Blog including flute VIDEOS

Charles DeLaney’s Flute Teaching Guide (pdf)

Jen Cluff’s email: jen@jennifercluff.com 

 Asking a flute question?

 

2003 Histoire Tango mvmt 1 Bordel

Written by My biSGen

06 Nisan 2008 at 15:55

dünya'dan müzik, FaydaLi siTeLer, FLUT kategorisinde yayınlandı

müzik dersinden sunum hazırlayacak öğrencilere bir iki kaynak site…

leave a comment »

geLecek hafta bazı sınıfLarda öğRenciLerim müzik türLeri vb. hakkında sunumLar yapacaklar. onLara bu araştırmaLarında faydaLı oLacağına inandığım bu aLttaki LinkLeri tavsiye ediyoRum.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Kategori:Tarzlara_göre_müzik

http://organon.tripod.com/index-tr.htm

http://tr.wikipedia.org/wiki/Özel:Search?search=enstruman&go=Git

buRası , şuRası , ORaSı, türKü hikayeLeri, ötesi, berisi, gerisi, ilerisi, burası neresi

http://site.mynet.com/rock.n/home/id3.htm

http://ansiklopedi.turkcebilgi.com/MÜZİK_ALETLERİ

http://ansiklopedi.turkcebilgi.com/Müzik

http://www.melodik.net/calgi/index.asp?id=1

Çocuğumun öğrenmesini nasıL arttırırım ?

leave a comment »

1 . Planlarınızı Paylaşın: Düzenli olarak yaptığınız aile toplantılarında, çocuğunuza model rolünde bir ebeveyn olarak kendi planlarınızdan bahsedin. Planlı olunduğu aktiviteler planlaması için yardımcı olun ve ders çalışma programının aralarına aile toplantıları koyun.

2 . Kitap Okuma Saatlerinin Kaydını Tutun: Yatay eksende haftanın günlerinin yazılı olduğu bur grafik tutarak çocuğumuzu okuma konusunda motive edebilirsiniz. Çocuğunuzun en sevdiği kitaptan her akşam kaç sayfa okuyacağı konusunda hedef belirlenmesini sağlayın ve grafiği nasıl işaretlemesinin gerektiğini öğretin. Bu şekilde her gün okuduğu sayfa sayısının arttığın göreceksiniz ve daha da önemlisi çocuğunuza bu ilerlemesinden dolayı övdüğünüz zaman yüzündeki ışıltıyı sizde fark edeceksiniz.

3 . Problemlerine Yardımcı Olun (Sorunlarıyla İlgilenin): Çocuğunuzun okulda sürekli tekrar eden bir problemi olduğunda, çocuğunuzun öğretmeniyle konuşun ve problemi çözmek için planlar yapın. Buna rağmen sorun hâlâ devam ediyorsa, çözülmemişse ilerlemesine engel olan belirli bir öğrenme problemi olup olmadığını anlamak için bir test uygulayın.

4 . Dinlenme Metodlarını Öğretin: Eğer çocuğunuz sınav olurken panikliyorsa, ona küçük bir dinlenme, rahatlama tekniği öğretin. Önce, karnından yavaş ve rahat nefes almasını söyleyin. Daha sonra, nefesini verirken fısıltıyla D-İ-N-L-E-N demesini söyleyin. Çocuğunuza gerginliği ve vesveseleri arttığında bu yeni metodu uygulaması için cesaretlendirin. Bunu aynı zamanda siz de uygulayabilirsiniz.

5 . Sınavlarda Kendime Güvenmesi Gerektiğinin Tahşidatını Yapın: Bazı çocuklar herhangi bir sınava tam olarak hazır olduklarını hissetmek için aşırı çalışma ihtiyacı duyarlar. Eğer sizin çocuğunuzda bu kategorideki çocuklardan biriyse, sınav gününden günlerce önce tekrar etmesini sağlayan, makul bir ders planı hazırlamasına yardımcı olun. Çocuğunuzun kendine güvenini kuvvetlendirecek uygulama sınavlarına girmesini sağlayın.

6 . "Araştır, Sor, Oku, Anlat, Tekrar et" Metodunu Çalışma Aracı Olarak Kullanın: Sayısal sözel veya herhangi bir ders ile alakalı bir konuya çalışmaya başlamadan önce, çocuğunuza önce o konunun genel olarak ne hakkında olduğunu anlaması için araştırması gerektiğini, daha sonra konudaki başlıklar hakkında kendi kendine sorular üretmesi gerektiğini, bir sonraki aşmada bu sorunlara verilen cevapları okumasını, daha sonra verilen bu cevapları kendi kendine anlatmasını ve en son olarak da bütün öğrendiklerini tekrar etmesi gerektiğini öğretin veya sağlayın.

7 . Televizyon İzleme Vaktini Sınırlayın: Çocuğunuzun her hafta kaç saatini TV önünde geçireceğine karar verin. TV rehberinden, programları ve showları çocuğunuzun önceden seçmesini sağlayın. Uygun zamanlarda tekrar izletmek için özel programlar kaydedin.

8 . Aile Olarak Yılda TV’den Uzak Kalmayı Planlayınız: Yılda bir hafta TV izlemeyin. Bu süre daha zevkli işlerin yapılmasına ve yeni şeylerin öğrenilmesine vesile olabilir.

9 . Çocuğunuzla Beraber TV İzleyin: Programın içeriğini çocuğunuza açıklayın. Çocukların gerçek ve hayali ayırt etmelerine yardımcı olun. Reklamları tartışın ki çocuğunuz bilinçli bir tüketici olabilsin.

10 . Beraber Okuyun: Bütün ailenin aynı anda katılabileceği bir okuma saati ayarlayın. Çocuklar, anne-babalarını okurken görmeye ihtiyaç duyarlar. "Söylediğimi yap", ifadesinin "Yaptığımı yap" kadar etkili olmadığını unutmayın. Okuma kelime dağarcını arttıracaktır ve sohbetleri zevkli hale getirecektir.

11 . Öğretici Oyunlar Oynayın: Bekleme zamanlarında ve diğer boş vakitlerde, çocuğunuzun düşünmesini harekete geçirmek için aklınızda bir oyun hazır olsun. Twenty Question (20 soru), Categories (sınıflar) ve I Spy (casusluk yaparım) sınıflandırma becerilerini ve yöntemini öğretir. En erken yaşlardan başlayarak, çocuğunuzun aletlerin çalışma şeklini, kavramları ve çevresindeki nesnelerin özelliklerini anlamasının nasıl geliştiğini gözlemleyin.

12 . Mantıklı Hedefler Belirleyin: Bir çocuk için C’den A’ya derece atlamak imkansız gibi görünür. Her seferinde çocuğunuzun her gece çalışması için destekleyin ve gösterdiği çaba için her gün onu tebrik edin. Gelişmeyi göreceksiniz.

13 . Soruları Cevaplayın: Öğrenme, saat 3’te bitmez. Soruları öğrenme deneyimine çevirin. Eğer çocuğunuzun sorunlarının cevabını bilmiyorsanız bir kaynak kitaba baş vurun. Bir gezi planladığınızda önce biraz ev ödevi yapın. Beraber gideceğiniz yerin tarihini araştırın. Görülmeye değer yerlerin listesini yapın ve bu yerin neden önemli olduğunu bulun.

14 . Matematiği Gerçekçi Yapın: Çocuğunuz, gerçek yaşam durumları yansıtan kelime problemine sahip olduğunda, gerçek araçları kullanın. Oturma odanızı adımla ölçün. Belli bir hızla gidilirse, büyükannenin odasına gitmenin ne kadar süreceğini hesaplayın. Matematiği gerçek hayatta ilişkilendirmek, çocuğunuzun öğrenme için ilkeleri ve sebepleri anlamasını kolaylaştırır.

15 . İyi Bir Dinleyici Olun: Çocuğunuzun, size her gün okumasını sağlayın. Onu sadece yanlış okuduğu kelimeleri düzeltmek için dinlemeyin. Biriyle bağlantılı kavramlar hakkında o durumda karakterlerin başka neler yapmış olabileceği hakkında, daha sonra ne olabileceği hakkında konuşun. Çocuğunuzun, benzer temalarda okumuş olduğu hikayeleri hatırlamasını ve onları karşılaştırmasını sağlayın.

16 . Birlikte Sesli Okuyun: Çocuğunuz okumaya başladıktan sonra ona kitap okumayı sürdürün. Şiir ve klasiklere de yer verin ve çocuğunuza okutturun. Sizin çocuğunuza okuduğunuz kitapların çoğu daha sonraları en sevilen ve tekrar tekrar okunan kitaplar arasında yer alır.

17 . Okul İşlerinde İstekli Olun: Çocuğunun gittiği okulun faaliyetlerini destekleyen velilerden olun. Özel durumlarda okulda bulunacak telefon konuşmalarında bulunarak okula yardımcı olun. Çocuklar anne ve babalarını okulda görmekten çok hoşlanır. Ayrıca okulun sizin yardımınıza ihtiyacı var.

18 . Öğretmenlerle Konuşun: Çocuğunuzun öğretmeniyle görüşmek için bir sorun çıkmasını beklemeyin. Diyalogu ilk günlerden başlatın ve devam ettirin. Okulun ve öğretmenlerin yaptığını takdir etmek, bunu onlara hissettirmek çok önemlidir. Ufak bir teşekkür pek çok yol aldırır. Öğretmenlerin de olumlu tepkilere ihtiyacı vardır.

19 . Konuşmayı Genişletin: Küçük çocuklar konuşmaya başladığı zaman onlara baş sallayarak yada tek kelimelik cevap vermeyin. Çocuğunuzun kelime dağarcığını genişletin ve onları düşünmeye sevk edecek cevaplar verin. Sonraları, çocuğunuzun uzun cümleler kurmasına ve düşüncelerini detaylarıyla açıklamasına yardımcı olun.

20 . Çok Pratik Yaptırın: Mükemmellik amaç değildir. Büyüklerle kurulan en küçük bir diyalog, oyunlarda rol alma gibi faaliyetlere çocuğunuzun pratik yapmasını sağlayacaktır.

21 . Her gün Matematikle Uğraşın: Çatalları saydırarak, kurabiyeleri toplatarak, malzemelerin ölçülerini verdirerek, termostatı ayarlayarak vb. çocuğunuza matematiğin önemini sezdirin.

22 . Okul Takip Çizelgesi Tutun: Çocuğunuzun her yıl çalışmasını gösteren bir çizelge belirleyin ve böylece onun neleri öğretmekte olduğunu anlayabilirsiniz. Bu şekilde sık sık tekrarladığı hataları ya da dikkatsizlikleri saptayarak gerektiği zaman bu çizelgenin size yardımcı olmasını sağlayabilirsiniz.

23 . Okul Çalışmalarını Sağlayın: Çocuğunuz okulda olamadığında ev ödevlerini gözardı etmeyin. Çocuğunuzun ödevlerini düzenlemesinin önemli bir yeri vardır. Bu çocuğunuzun çalışmalarını saklı tutmasına ve hergün sınıfta olanların önemli olduğunun sizin tarafınızdan bilinmesine yardımcı olacaktır.

24 . Ev Ödevi Planı Yapın: Çocuğunuza ödevlerini yapması için iyi bir ışık ve aydınlatma sağlayın. Düzenli bir zaman ayarlayın. Çocuğunuzun yaptığı ödevleri zamanında ve doğru biçimde övün.

kaynak: bu forumdan sevgiLi "deFide" öğRetmen’e teşekkürler !

Written by My biSGen

31 Mart 2008 at 20:49

iki tenorun gerçek hikâyesi

leave a comment »

JOSÉ CARRERAS Bu, belki bir kaç insanın işittiği bir hikayedir…
Birlikte şarkı söyleyerek dünyayı heyecanlandıran üç tenordan – LUCIANO PAVAROTTI, PLACIDO DOMINGO, JOSÉ CARRERAS – ikisi hakkındadır.

İspanya’ya hiç gitmemiş olanlar bile Katalanlar ile Madridliler arasındaki rekabeti bilir, çünkü Katalanlar İspanya‘ya hükmeden Madrid’den bağımsızlıklarını almak için mücadele ediyorlar.

Placido Domingo Madrid’lidir ve Jose Carreras Katalandır. Politik nedenlerle, 1984’te, Carreras ve Domingo birbirlerine düşman oldular.
Çok popüler olduklarından ve dünya çapında arandıklarından, ikisi de kontratlarında, sadece eğer diğer tenor davet edilmezse şarkı
söyleyeceklerini bildirdiler.

Placido Domingo 1987’de Carreras, rakibi Placido Domingo’dan daha acımasız bir düşmanla karşılaştı!
Korkunç bir teşhis ile alt üst olmuştu : Kan kanseri – lösemi !!
Kanserle mücadelesi çok acılı idi. Sayısız tedavi gördü, bunun yanısıra kemik iliği nakli yapıldı ve kan nakli yapıldı, bunlar için ayda bir kez ABD’ye gitmek zorundaydı.
Bu koşullar altında çalışamıyordu, bu yolculukların ve tıbbi tedavilerin yüksek maliyeti maddi durumunu güçleştirmişti.

Parasının bittiği zaman, Madrid’de, tek amacı kan kanseri hastaları için tedavi desteği sağlamak olan bir vakfı keşfetti.

"HERMOSA" Vakfının desteği sayesinde Carrera hastalığı yendi ve şarkı söylemeye geri döndü.
Bir kez daha yükselmiş ve layık olduğu statüye ulaşmıştı ve Vakıfa katılmaya karar verdi.
Vakfın yasalarını okurken, Vakfın kurucusunun, en önemli katılımcının ve vakfın başkanının Placido Domingo olduğunu öğrendi.

Daha sonra, Placido Domingo’nun bu organizasyonu sadece onun tedavisine yardımcı olmak için orijinal olarak kurduğunu, ama Carreras’nın "düşmanından" yardımı kabul etmeyebileceği gibi bir durum olur diye isminin gizli kalmasını istediğini keşfetti.
Ancak, bu hikayenin en dokunaklı bölümü onların karşılaşmasıdır…

Placido’nun Madrit’teki konserlerinden birinde, Carreras konseri bölüp, alçakgönüllü bir şekilde dizlerinin üzerine çöküp, ondan bağışlanmayı istedi ve seyircilerin önünde ona teşekkür etti.
Placido, onun kalkmasına yardım etti ve kocaman bir kucaklama ile büyük dostluklarının başlangıcını mühürlediler.

Placido Domingo ile yapılan bir röportajda, muhabir ona neden "HERMOSA VAKFI"nı kurduğunu sordu, düşmanının bundan yararlanmasının yanısıra rakibi olan tek sanatçıya yardım etmişti.

Yanıtı kısa ve kesin idi :
"Bunun gibi bir sesi kaybedemeyiz…."

Written by My biSGen

26 Mart 2008 at 21:59

Çocuğunuz ile birlikte internette hangi müzik sitelerinden faydalanabilirsiniz?

leave a comment »

http://www.nyphilkids.org Siteyi çocuğunuzla birlikte ziyaret ederek, site içerisinde keyifli bir müzik yolculuğuna çıkabilirsiniz…
http://www.playmusic.org Çocuklar için eğitici ve eğlenceli bir site. Bu siteyi ziyaret ederek orkestra ailesini daha yakından tanıyabilir enstrümanların seslerini dinleyebilir ve hatta kendi müziğinizi besteleyebilirsiniz…
http://www.classicsforkids.com Eğitici ve keyifli bir site…

Written by My biSGen

16 Mart 2008 at 12:18

Kravatın hikayesi / kravat bağlama stiLLeRi

leave a comment »

Savaşlar bazen umulmadık sonuçlar doğurabiliyor. Avrupa’nın göbeğinde 1618’den 1648’e kadar süren 30 Yıl Savaşları üzerinden asırlar geçti. Savaş sonrasında sınırlar ve dengeler değişti. Sonra yavaş yavaş taşlar yerine oturdu ve yaşam normale döndü, savaş unutuldu. Bugün 30 Yıl Savaşları’nın yaşamınızı hemen her sabah etkilediğini söylesek muhtemelen bir anlam veremeyeceksiniz…
Oysa tarih kitaplarında satır aralarında kalmış bir ayrıntı nedeniyle sadece sizin değil, dünya üzerinde yaklaşık 650 milyon erkeğin her sabah 30 Yıl Savaşları’nı yadettiği gerçeği ile karşı karşıyayız. 

Kravat‘ın doğuşu
1635’de, 30 Yıl Savaşları sürerken Fransız Kralı XIII. Louis için savaşan yaklaşık 160 bin lejyoner ve şövalye arasında bir grup asker vardı ki kıyafetlerindeki bir ayrıntı nedeniyle diğer askerlerden rahatlıkla ayrılabiliyordu. Hırvat askerleri farklı kılan, boyunlarına bağladıkları atkılardı.
Savaşa giden Hırvat askerlerini uğurlayan eşleri, sevgilileri, anneleri başlarından çıkarttıkları atkıları, sevdikleri adamların boyunlarına bağlamış ve birer düğüm atmışlardı. Bir yandan evlerinden uzakta oldukları sürece bu atkıları her gördüklerinde kendilerini ve evlerini anımsamalarını istiyor bir yandan da attıkları özel düğümlerin erkeklerini kötülüklerden koruyacağına inanıyorlardı.
Savaş sürerken, Hırvat askerlerin boyunlarındaki bağlar dikkatlerden kaçmadı. Kadınlardan yadigar bu uğurlar, Fransız modacıların elinde önemli bir aksesuara dönüşürken tabii ki süreç içinde büyük değişikliklere uğradı. Savaşa giden Hırvat erkeğinin boynuna eşarpını bağlayan Hırvat kadın ile sabah evden çıkarken eşinizin kravatınıza son bir biçim vermesi aslında ne kadar da birbirine yakın iki davranış. Üstelik aradan geçen asırlara rağmen…
Antik çağlardan 6. Yüzyılın ikinci yarısına kadar boyunlarını açıkta bırakmakta bir sakınca görmeyen erkekler, Rönesansla birlikte boynu çevreleyen yakaları keşfetmeye başladı. Bu yakalar 17. yüzyılda dantallerle renklendi ve modelleri çeşitlenmeye başladı. 
1974 yılında, MÖ 3. yüzyılda yaşamış olan Çin İmparatoru Ch’in Shih Huang-ti’nin mezarı açıldığında moda tarihini de gözden geçirme gereği doğdu.
Huang-ti’nin mezarı çevresinde gerçek insan boyutlarında 7 bin 500 asker heykeli figürü bulunuyordu. İmparator dahil, her askerin taşıdığı bu aksesuar, akla sorular getirdi. Aynı dönemde Romalılar’ında özellikle soğuk mevsimlerde sefere çıktıkları zaman benzer bir yolla boyunlarını kapattıkları bilgisi de eklenince boyun bağının tarihçesi de sarsıldı.
İlk bakışta görünen, boyunlara takılan atkıların soğuğa karşı alınmış bir önlem olduğu idi; ancak Çin Kültürü’ndeki bir inanış, bu basit açıklamayı da havada bırakmış oldu. Çin kültüründe ademcik kemiği bedenin önemli merkezlerinden biri olarak kabul ediliyor ve yaşam enerjisinin çıkış noktası olarak görülüyordu.
Çinli askerlerin boyunlarına taktıkları eşarpların, ademcik kemiğini korumak amacı güdüp gütmedikleri sorusu, beraberinde bu aksesuarın dinsel ve kültürel bir temeli olabileceği ihtimalini de gündeme getirdi.

Fransız subayların beğenisi
Değişik bilgiler olmakla birlikte boyun bağlarının 30 Yıl Savaşları’nda popüler olduğu kabul ediliyor. O güne kadar ‘ruff’ denilen bir tür yaka kullanan Fransızlar, Hırvatlar’ın kullandığı, ütüleme, kolalama gibi sorunları olmayan yeni boyun bağlarını kabullenmekte hiç mi hiç zorlanmadılar. Arazi şartlarında, ‘ruff’lardan çok daha kullanışlı olan yeni boyun bağları ayrıca sıcak kalmalarına da yardımcı oluyordu.
Savaş sonrasında evlerine dönen Fransız subaylar, yeni tanıştıkları bu kıyafeti günlük yaşamlarında kullanmaya devam ettiler. Kravat, özellikle askeri üstünlüklerini her fırsatta vurgulamaktan hoşlanan Fransız aristokrasisi arasında 1650’lerde moda şeklinde yayıldı. Fransızlar, kendilerine özgü revizyonlarla geliştirdikleri aksesuara ‘A la Croate – Hırvat Usulü’ adını takmıştı. A la Croate’ın, Cravate’ye, yani bugünkü kullanıldığı ‘kravat’ haline dönüşmesi sırasında şekli, kullanımı, yüklendiği sembolik anlamlar da tarihin aksıyla birlikte büyük değişiklikler gösterdi. Kravatın renkleri, kullanılan desenler, bağlama şekilleri sosyal sınıflar arasındaki farklılıkları, politik görüşleri yansıtan semboller oldu; modacılar tasarımlarını renklendirmek için kullanırken, ressamlar onlardan hiç de geride kalmayıp tasarımlarını resimlerinde sergilediler gizliden gizliye…
Kravatın erkek yaşamına katılmasıyla birlikte ciddi bir sorun da doğmuş oldu. Sabah uyanan erkekler, kıyafetlerine göre bir kravat seçmek zorundaydı artık. Bu seçim zaman zaman öylesine zorlaşabiliyor ki, kravatını belirleyip, ona göre elbise seçenlere bile rastlanıyordu…
Bir başka sorun da seçilen kravatın düzgün ve doğru uzunlukta bağlanabilmesiydi… Bu iki yepyeni sorunu ilk yaşayanlardan biri Fransız Kralı XIV. Louis oldu. Kral, her sabah uyandığında hizmetçleri, karşısına rengarenk ve çeşitli desenlerde kravatlarla diziliyordu. Doğru kravatı seçmek için harcanan zamandan belki daha da fazlası kravatın doğru bir şekilde bağlanmasına ayrılıyordu.
Bir süre sonra kralın beğendiği kravatlar ve bağlama şekillerine göre, gömleklerin hemen arkasına teğellenmiş kravatlar hazır olarak getirilmeye başlandı. Bugün bazı erkeklerin tercih ettiği ‘hazır kravatların’ atası da uyanık bir hizmetçinin bu dahiyane fikri olsa gerek…

Günümüzde kravat
Uzun ve tartışmalı bir tarihe sahip olan kravat, bugün dünyada yaklaşık 650 milyon kişi tarafından kullanılıyor ve yılda satılan kravat sayısı ise 800 milyonu buluyor. 1960’ların sonu, 1970’lerin başında çiçek çocuklar ve özgürlük şarkılarıyla birlikte, otoriteyi, düzeni temsil ettiği gerekçesiyle ciddi bir darbe yiyen kravat kullanımı, 1980’lerin ‘yuppi’leriyle birlikte yeniden gündeme oturmayı başardı. Bir tür kartvizit gibi boyunlarında taşıdıkları kravat ile gurur duyan erkekler, statülerinin bayrağı gibi gördükleri kravatlara olağanüstü önem vermeye başladılar.
1990’lar ise kravat için zorlu geçeceğe benziyordu. İtalyan ayakkabı devi Suparga’nın başkanı Franco Bossisia açıkça kravata karşı savaş açarak şu demeci verdi: “Kravat hiçbir işe yaramaz, erkeklerin çoğu ilginç bir kravat seçeyim derken rezil oluyor. Üstelik çok sıkıcı ve sıcak tutuyor.” Bossia’nın bir de iddiası vardı: “Beş yıl sonra, iş dünyası dahil hiç kimse kravat takmayacak.” Sinemanın usta yönetmeni Orson Welles de kravatı sevmeyenlerden. Usta sinemacıyı mı örnek alıyorlar bilenmez; ama son yıllarda en önemli törenler dahil, sahneye kravatsız çıkan oyuncuların sayısında ciddi bir artış var. Kravat karşıtı lobi ne derse ve ne kadar güçlenirse güçlensin, ciddiyetin ve statünün sembolü gibi görünen kravatın tahtını sarsmak hiç de kolay görünmüyor. 

Kaliteli bir kravat
Erkeklerin giyim konusundaki bilgisini ve hatta genel olarak zevkini kravatı üzerinden yapılan değerlendirmeler belirtiyor. Doğru seçilmiş bir kravat, çok da iyi olmayan bir kıyafetin havasını bir anda değiştirebildiği gibi, kötü bir seçim de çok iyi bir kıyafetin tüm güzelliğini yutabiliyor. Durum böyle olunca erkeklerin derslerine iyi çalışmaları gerekiyor. Kaliteli bir kravatın özellikleriyle başlayabilir ilk ders. Eni 8.5 – 10 cm, boyu 140 cm. olan klasik bir kravatın yüzde yüz ipek olması kalitenin belki de en önemli göstergesi. Kravat kumaşları dokuma ve baskı olmak üzere ikiye ayrılıyor. Kalın dokusu nedeniyle bağlaması güç olsa da dokuma kravatlar, kalitenin göstergelerinden biri. Dokuma kravatlarda en yaygın desen, diyagonal çizgiler olarak biliniyor. Son dönemlerde, ipek kravatların yanı sıra yün, yün-kaşmir, yün-ipek-keten ya da ipek-keten gibi karışımlardan da kaliteli ürünler çıkıyor.
Kumaşların kaliteyi belirlemesinin yanı sıra astar, tela ve dikiş özellikleri de kravatın önemli ayrıntılarından.
El dikişi olan kravatın arka kapamasında dikiş belli bir mesafede biter ve arka uç açıkta bırakılır. Buradaki amaç, kumaş ve telanın uyumlu hareketinin sağlanmasıdır.
Bazı kravatlarda bu bölümde ipek iğnesi kullanılırken, bazı kravatlarda da iplik ucu dışarıda bırakılır. Bu iğnenin çıkartılmaması ve ipliğin kesinlikle kopartılmaması gerekir. Kalitenin son ve önemli göstergesi ise, astarda markasının dokunmuş olmasıdır.
Bütün bunları öğrenmek zor gelen erkekler için başarısı kanıtlanmış bir yöntem de kravat seçimi konusunun eşlere havale edilmesi.

Kravatın incelikleri
Kravat ucu, pantolon kemerinin alt hizasına gelecek şekilde bağlanmalı.
Çözüldüğü zaman ilk boyuna geri dönmeli.
Çıkarması kolay olmalı.
Rutubetli yerlerde bırakılmamalı.
Kesinlikle ütülenmemeli (Kuru temizleme esnasında preslenmemeli)
Geceleri kesinlikle bağlı bırakılmamalı.
Örgü kravatlar, uzamasını engellemek için yuvarlak şekilde muhafaza edilmeli.
Kot pantolonla birlikte, bez kumaştan yapılmış sportif bir model tercih edilmeli.
Kravat düğümü çekiştirilerek açılmamalı.
Asla astarı görünmemeli.
Ceketin sol cebine konan süs mendiliyle uyumlu OLMAMALI.
Her zaman gömlekle tezat oluşturmalı ancak tam aksi bir seçim de yapılmamalı.
Diyagonal dokuma kravatlar takım elbiselerle kullanılmamalı. (Takım elbiselerle, mikro desenli dokuma kravatlar tercih edilmeli.)
Yün ve kaşmir kravatlar soğuk günlerde, ağır kumaşlarla kullanılmalı.
Keten ve keten karışımlı kravatlar ise sadece yaz mevsiminde ve pamuklu, keten kıyafetlerle tercih edilmeli.

Türkiye’de kravat
Osmanlı İmparatorluğu içinde kravat takan ilk padişah Sultan Abdülmecid olarak biliniyor. Batılılaşma harektleri etkisinde öncelikle aydınlar arasında kendine yer bulan kravat, padişahın da tercih doğrultusunda devlet dairelerine girmiş oldu.
Cumhuriyetin ilanı ve kılık kıyafet devriminin etkisiyle önce kentlerde ardından kasabalarda yaygınlaşan kravat kullanımı, bir süre sonra halk arasında popülaritesini yitirde ve ‘özel günlerin sembolü’ olarak gardroplara kaldırıldı. Sanayileşme ve kentleşmeyle birlikte gardroplardan çıkartılan kravatlar iş yaşamının kıyafet unsrlarından biri olarak günlük hayatımıza girerken, devlet geleneğinde etkisini hep sürdürdü. Bugün, devlet memurları, lise öğrencileri ve iş dünyası için olmazsa olmaz bir zorunluluğa dönüşmüş gibi görünüyor.

Kravat bağlamak ciddi iştir
Gazetelerde yer alan bir habere göre İngiltere’nin ünlü Cambridge Üniversitesi’nden fizik doktoru Thomas Fink ve Yong Mao, kravat üzerine yaptıkları ciddi ve uzun süreli bir çalışmanın sonucunda kravat bağlamanın teorisini geliştirdiler. Bilim adamlarının çalışmasının temelinde kravatın ‘bir geometri objesi’ olarak değerlendirmeleri yatıyordu.
Biri yavaş hareketlerle kravatını bağlarken, diğeri elinde kamerayla bağlama hareketlerini kaydeden bilim adamları, bu görüntüleri defalarca izledikten sonra bir sonuca ulaştılar. Matematikçiler arasında ‘random walk’ olarak bilinen, kravat bağlarken yapılan hareketleri birbirine bağlayan bir haritaya ulaşmışlardı. İşte ortaya çıkan bu harita, yaygın olarak bilinen birkaç stilin çok ötesinde tam 85 olası kravat bağlama tekniği olduğunu ortaya koyuyordu.
Geçmişte kullanılan kravat bağlama yöntemlerini de inceleyen bilim adamları bizleri de ilgilendiren aktüel sonuçlara da ulaşmıştı ki bunların en ilginçlerinden biri günümüz erkeklerinin kullandığı kravat bağlama yönteminin, 19. Yüzyıl Londra’sında otobüs şoförlerinden yadigar kaldığı gerçeğiydi.

Erkekler neden kravat takar? 
Takılar hariç üzerimizdeki her giysinin bir fonksiyonu vardır. Peki kravatın boğazı sıkmaktan başka fonksiyonu nedir? Her iki yakayı bir araya getirmekse düğme o işi görüyor. Düğmeleri örtüp giysimizi güzel ve renkli kılmaksa kadınlar niye takmıyor? Pek de kravat sever bir millet olmadığımız açıktır ama ister inanın, ister inanmayın kravatın ortaya çıkışında Türklerin de rolü var.
1660’da Osmanlılar Avusturya ordusuna yenilince o zamanlar Avusturya-Macaristan imparatorluğu sınırları içinde olan Hırvatistan’dan (Croatia) bir alay asker zaferin kahramanları olarak Paris’e götürüldüler ve kralın huzuruna çıkarıldılar. Bu askerler boğazlarına renkli mendiller takmışlardı. Bu mendiller Romalılar devrinde hatiplerin, ses tellerini sıcak tutmak için boğazlarına sardıkları mendillere benziyordu. Kral çok beğendi ve kendisi de krallık kravatları takan bir alay kurdu. Kravat kelimesi de Hırvat anlamındaki ‘Croat‘tan türedi.
Çok geçmeden bu moda İngiltere’ye sıçradı. Hiçbir centilmen boğazına bir şey sarmadan kendini iyi giyinmiş hissetmiyordu. Kravat o zamanlar o kadar yüksek bağlanırdı ki, insanlar vücudunu döndürmeden etrafa bakamıyorlardı, ama hiç olmazsa bir faydası vardı. Kılıç darbelerine karşı boyunu koruyordu.
Kravat çeşitli şekillerde yüzyıllarca yerini korudu, yüzden fazla değişik bağlama şekli geliştirildi. Bağlama şekilleri üzerine kitaplar yazıldı. 1960 gençliğinin düzene baş kaldırması sırasında biraz gözden düştü ama 1970’li yıllardan başlayarak popülaritesi yine arttı. Tabii ki patronlar kravat takınca çalışanlara da başka seçenek kalmıyordu.
Kravatlar erkeklerin elbise dolaplarının en kolay yıpranabilir aksesuarlarıdır. Genellikle erkekler kravatı düğümünün bir tarafından, ince ucunu Çekerek çıkarırlar. Halbuki doğru yol kravatı bağlarken hangi hareketleri yaptıysanız, sökerken de ters sıra ile aynısını yapmanızdır.
Kravatı çıkardıktan sonra her iki ucunu birleştirip iki kat yapmanız, parmağınızın üzerine bir kemer gibi sarmanız, parmağınızı içinden çektikten sonra bütün gece o şekilde muhafaza etmeniz uzmanlar tarafından tavsiye ediliyor. Eğer söz konusu olan bir ipek kravat ise sabahleyin de hemen askıya asmanız gerekiyor, bu şekilde içindeki fiberler orijinal şekillerine gelecektir. Son bir uyarı: Üzerinde leke olsa bile ipek kravatları kuru temizlemeye göndermeyin, deforme olabilirler, mümkün olduğunca kendiniz temizlemeye çalışın bu da bir sonuç vermezse dikişlerini söküp mendil olarak kullanabilirsiniz.

kRavat nasıL baĞLanır? 
Resimli anlatım için  buRaya veya  şuRaya, videolu anlatım içinse  buRaya tıkLayın

bana bu yazıyı yazdıran yazı

bu alttaki fotoğrafta da dünyanın en büyük kRavatını görüyoruz.

 

kRavat demişken onun kankisi papyon‘u da unutmamak gerek.

Written by My biSGen

10 Mart 2008 at 20:40

IV. ULUSLARARASI çUKUROVA çOKSESLi MüZiK FESTiVALi

leave a comment »

Sayın Sanatseverler, Sevgili Müzik Dostları;

Çukurova Müzik Dostları Derneği (CUMDER) 18-22 Mart 2008 tarihleri arasında "Sabancı Kültür Merkezi Adana Devlet Tiyatrosu Sahnesi"nde "Dördüncü Uluslararası Çukurova Çoksesli Müzik Festivali"ni gerçekleştirecektir. Festivale katılımınız Derneğimize güç verecektir. Sevgi ve saygılarımızla…

ÇUKUROVA MÜZİK DOSTLARI DERNEĞİ YÖNETİM KURULU

 

Program:

ADANA

18 Mart 2008 Tuncay Yılmaz (Devlet Solist Sanatçısı/Keman) & Robert Markham (İngiltere/Piyano)

19 Mart 2008 Ali Sak (Viyolonsel) & Mirella Petrova (Bulgaristan/Piyano)

20 Mart 2008 Halep Oda Orkestrası (Suriye)

21 Mart 2008 Jeanette Thompson (ABD/Soprano) & Mehmet Aric (Piyano)

22 Mart 2008 Peter Florian (Almanya/Piyano) & Hee Jung Kim (Güney Kore/Piyano)

ANTAKYA

19 Mart 2008 Halep Oda Orkestrası (Suriye)

23 Mart 2008 Peter Florian (Almanya/Piyano) & Hee Jung Kim (Güney Kore/Piyano)

GAZIANTEP (Gaziantep Üniversitesi Dinleti Salonu)

18 Mart 2008 Halep Oda Orkestrası (Suriye)

24 Mart 2008 Peter Florian (Almanya/Piyano) & Hee Jung Kim (Güney Kore/Piyano)

CUMDER, kentimizde ve ülkemizde kültürel gelişime katkı sağlayabilmek amacıyla kurulusundan beri gerçekleştirdiği çalışmaları sizlerin destekleriyle sürdürmekte kararlıdır. Bu amaçla:

1) Ayrıntılı bilgi için 0 (543) 231 78 61 ya da 0 (505) 257 02 07 numaralı telefonları arayabilirsiniz.

2) CUMDER etkinliklerinden haberdar olmasını istediğiniz kişilerin elektronik posta adreslerini lütfen bilgi@cumder.org adresine bildirirseniz seviniriz.

3) CUMDER’in posta zincirinden çıkmak isterseniz gene ayni adrese bir not düşmeniz yeterlidir.

4) Dinleti davetiyelerini temin etmek için de yukarıdaki telefonlar ve ayni elektronik posta adresiyle bağlantı kurabilirsiniz.

5) Bu mektubu ayrıca kendi adres listenize göndererek derneğimiz etkinliklerinden dostlarınızın haberdar olmasını sağlarsanız ayrıca seviniriz.

6) Bu mektup sizinle birlikte 45.192 kişiye gönderilmiştir.

7) Web Sitemiz: http://www.cumder.org

Yakın ilgileriniz için teşekkür eder, saygılar sunarız.

Written by My biSGen

09 Mart 2008 at 22:27

KAZA SİGORTASI

leave a comment »

Size çarpan araç faili meçhul ise veya aracın sigortası yoksa bütün hastane masraflarını cebinizden yapmışsanız faturayı aşağıda bahsi gecen sigortaya veriyorsunuz. Sigorta size paranızı tamamını ödüyor. SSK ve Bağkur ‘un ödeme-lerini değil sadece kendi cebinizden ödediğiniz paraları ödüyor. Ölümlü ise kazaya yine para ödüyorlar. Kaza geçiren sigortasız yurttaşların tedavisini Garanti Sigorta Fonu karşılıyor, ama bilen yok.
Garanti Sigorta Fonu Genel Sekreteri Kongar :
"Kaza geçiren Sigortasızların masrafını, başvuranlara veriyoruz. Ama kimse bilmediği için parasını alan yok. Fon’da 110 trilyon lira birikti." Trafik kazası geçiren vatandaşların tedavi masrafları ile ölüm giderlerini karşılamak için kurulan: Garanti Sigorta Fonu ‘ nun hesabında 110 trilyon lira birikti ama vatandaş parasız-lıktan hastane kapısında can veriyor. Trafik kazalarında yaralanan ya da ölen si-gortasız vatandaşların milyarlarca lira tutan tedavi veya cenaze masraflarını kar- şılamak için kurulan Garanti Sigorta Fonu’nda tam 110 trilyon lira birikti; çünkü uy-gulamadan kimsenin haberi yok.
Sağlık Bakanlığı’nın hastane yönetimlerini bilgilendirmemesi ve vatan-daşlarında kanunları yeterince bilmemesi nedeniyle fona herhangi başvuru ol- mazken, çok sayıda parasız vatandaş hastane kapılarında can veriyor.
Fondan sorumlu Türkiye Sigorta Reasürans Şirketleri Birliği Genel Sek-reteri Bilge Kongar ;
"Trafik kazası geçiren sigortasız tüm vatandaşlar başvurup tüm masrafla-rını bizden alabilirler" dedi.
SADECE UYANIK AVUKATLAR KULLANIYOR
Kaza geçiren parasız vatandaşların çok zor durumda kaldığını belirten Kongar, "Hem bakanlığın hem de vatandaşların kanunu bilmesi gerekiyor. Ancak ne Sağlık Bakanlığı uyarıyor ne de vatandaşlar bunu biliyor. Bu yüzden fonu her biri 20- dosya ile gelen uyanık avukatlar kullanıyor" diyor. Kongar, 450 milyar ve yeni primleri faizle değerlendirdikleri için 110 trilyona ulaşıldığını belirterek şunları söyledi: "Devlet Ziraat Bankası’nda faizsiz tutuyordu. Biz ise faizde tutuyoruz. Pa-ra çoğalınca  bunu alıp oraya buraya vermek; peşkeş çekmek istiyorlar. Biz ise ka-zalarda mağdur olanlar gelip alsın diyoruz. 1991 yılında Hazine Müsteşarlığı bün -yesinde kurulan Garanti Fonu, 1998’in sonuna kadar Hazine Müsteşarlığı Sigorta Ge! nel Müdürlüğü bünyesinde kaldı. Amacı, trafik sigortası olmayan araçların mey-dana getirdiği yaralama ve ölüm masraflarını karşılamak. Plâkası belirsiz araçların verdiği zarar da karşılanıyor. Fonun kaynağını trafik sigortası yaptıran vatandaş- lardan kesilen pay oluşturuyor. Trafik sigortası yapan sigortalıların trafik primi için-de ödedikleri paranın yüzde 2’si ve yüzde 1’i sigorta şirketlerinin öz kaynakların-dan karşılanıyor. Kara yolları Trafik Sigortası Kanunu gereği eğer kaza yapan araç sigortalı ise, kaza sonucu yaralanan veya ölen kişilerin masrafını sigortalı olsun ya da olmasın şirketi karşılıyor.
7 YILDA ÜÇ ÖDEME
Kazaya neden olan araç sigortasız veya plakası bilinmiyorsa zarar gö-renler direkt birliğe gelip masraflarını alabiliyor. Fon,1998 sonunda Hazine’den alı- narak Türkiye Reasürans Şirketleri Birliği nezdinde bir hesaba aktarıldı. Adı önce-den Garanti Sigortası Fonu iken devletin dâhil olduğu tüm fonlar kapatılınca Ga-ranti Sigortası Hesabı olarak değiştirildi. 1998 ‘ sonuna kadar 7 yılda Hazine’de, 450 milyar lira birikti. Ancak 7 yılda sadece üç kişiye ödeme yapıldı. Birlik bünye-sindeki fon bütçesi Hazinenin aksine bankada faizle değerlenince fon 110 trilyona ulaştı. Şimdiye kadar fondan yararlanmak için 16 23 kişi başvurmuş,1042 dosya ise sırada bekliyor. Birlik bünyesindeki fonun yükümlülüğü daha sonraki yıllarda kanuna e! klenen maddeler ile sadece bedensel hasarları ödemekten çıkarıldı.
İHTİYACI OLAN PARAYI NASIL ALACAK?
Kaza geçiren vatandaş hastane masraflarını faturalı olarak Türkiye Si-gorta Reasürans Şirketleri Birliği’ne iletecek. Bunun için birliğe,  0212 3241950  no’lu telefondan veya  http://www.tsrsb.org.tr/   adresinden ulaşılabilir.
Türkiye’nin her yerinden başvuru aynı şekilde yapılacak. Gerekli belgeler ise hastane faturası, ikametgâh senedi, nüfus cüzdan örneği, trafik zaptı ve imza beyanı. Belgeleri inceleyen birlik, vatandaşın verdiği banka hesap numarasına parayı yatırıyor.

umarım bu bilgiyi kullanmak zorunda kalmazsınız…

Written by My biSGen

05 Mart 2008 at 16:21

AKLINIZDA OLSUN, BiLiYoRMuSuNUz, FaydaLi siTeLer kategorisinde yayınlandı

Şu Dalma’dan Geçtin Mi (Yörük Ali)-aLtyapı-nota-hikaye

leave a comment »

Şu Dalma’dan geçtin mi
Soğuk sular içtin mi
Efelerin içinde
Yörük Ali’yi seçtin mi

Hey gidinin efesi
Efesi efelerin efesi

Şu Dalma’nın çeşmesi
Ne hoş olur içmesi
Yörük de Ali’yi sorarsan
Efelerin seçmesi

Hey gidinin efesi
Efesi efelerin efesi

Cepkeninin kolları
Parıldıyor pulları
Yörük de Ali geliyor
Açıl Aydın yolları

Hey gidinin efesi
Efesi efelerin efesi

Kaynağı Bilinmiyor
Yöre : Nazilli

Muzaffer Sarısözen tarafından derlenmiştir. Rept. No: 801

Türkünün Hikayesi

Yörük Ali (1896-1953) İstiklal Savaşımızın başlarında birçok yararlıklarıyla meşhur olmuş efelerdendir. Nazilli köylülerindendir. Ailesi (Saı Tekeli) adlı bir Türk aşireti olup Ayvazoğlulları lakabıyla anılır. Üç sene çetecilik ettikten sonra Hükümete katılmıştır. Yunanlıların İzmir’i ve Aydın’ı işgal etmesi üzerine,Çine’nin Yağcılar köyünde tekrar küçük bir çete kurmuştur. 15 Haziran 1920’de Menderes Nehri’ni 50 arkadaşıyla sallarla geçerek Malkoç tren köprüsünü muhafaza eden Yunan kara kolunu imha etmiş ve silahlarını almıştır. Bu hareket, Aydın ve havalisinde Milli Mücadelenin başlangıcı olmuştur. Yörük Ali Efe‘nin kuvvetleri sonradan bir alaya yükselerek Milli Aydın Alayı adını almıştır ki, Aydın ve köşk cephesinde bir buçuk sene kadar vuruşan ve Aydın’ın içindeki savaşta çok faydası görülen bu alayın adı 57.Tümende 37.Yörük Ali Efe Alayı ismi ile hala anılır. Efe’ye istiklal madalyası ve milis albaylığı rütbesi verilmiştir.Milli Mücadele den sonra çiftçilik ve ticaretle meşgul olan Efe,6’sı erkek olmak üzere 9 evlat yetiştirmiştir.1953’te vefat etmiştir.

noT: internetten midisini bulup hazırladım. aceLeye geLdiği için ( bir öğretmenimiz rica etti )pek özendiğim söyLenemez; dar zamanda kısa pasLaşmak zoRundaydım. kusuruma bakmazsınız arTık…

"BURADAN" indireceğiniz dosyanın içinde, türküye ait Do ve RE karar olmak üzere iki aLtyapı, türkünün sözleri, notası ve örnek teşkiL etmesi için "TOLGA ÇANDAR" tarafından söyLenmiş/yoRumLanmış hali mevcuttur.

Ananın Sesi ( suLh naĞmesi)

leave a comment »


Ananın Sesi ( suLh naĞmesi)

Ana galbim odlanır söz düşende davadan
Pes değil mi ey insanlar töküldü kan ahtı kan
Pes değil mi kara torpah su içti gözyaşından

Yeryüzünde dostu olsun gerek insan insana
Galbimdeki bu arzular arzusudur zamanın
Men anayım bu sesimde yerin göğün derdi var
Sulha gelin ey insanlar yoksa dünya mahvolur

Silahları yandırın arşa gahsın tütsüsü
Her obada her bir evde ganad açsın sulh sözü
Yüzü gülsün insanların bayram etsin yeryüzü

Yeryüzünde dostu olsun gerek insan insana
Galbimdeki bu arzular arzusudur zamanın
Men anayım bu sesimde yerin göğün derdi var
Sulha gelin ey insanlar yoksa dünya mahvolur

boomp3.com
buRAdAn indirebiLiRsiniz…

yoRumLayan: SadıK güRbüZ ( ….)
düzenleme: saRPeR özSan ( 12 )

öğRenciLeRinize öğRetebiLirsiniz…

Written by My biSGen

02 Mart 2008 at 01:23